30 Ocak 2010 Cumartesi

Bir Dilek Tuttum...

Varlığımın tohumlarının tohumları dahi atılmadan evvel söylenen bir cümledir,yeni yıl sana çok güzel şeyler getirsin,mutlu ol vs. Artık bir süreden sonra kafa sallayıp belli bi sınırdaki tebessümü dışa vurarak geçiştirmeye başlanır.Bu sene diğerlerinden farklı bir yılbaşı geçirdim.Kafatasımı dumanla doldururken yeni yılın ilk saniyelerinde,hiçkimse benim için iyi dilekler dileyecek durumda değildi.Diğer yılbaşlarından farklı olarak o gün herkes için önemli olan kendisiydi,yani olması gerektiği gibi...Bu seferkinde -ben- kendim için iyi şeyler diledim ve işte yeni yılın ilk ayını geride bırakırken sıfırlanması gereken 21 buçuk yılın ardından ne kadar yol aldığıma bakmak istedim.En başta küçük küçük dileklerle başladım suların içine bıraktığım 2.5 litrelik pet şişenin kırmızı vileda kovasının kenarına süzülüşünü izlerken...Huzur istedim önce! Çünkü huzur olmadıkça geri kalan hiç birşeyin önemi yoktu...Yeteri kadar başarı istedim! Öğrenim hayatımın hiç bir evresinde ne sivrilmek ne de sürünmek istemedim çünkü.Sanırım elimde olmayan sebeplerden ötürü biraz sivrildim finallerin hepsini geçen tek kişi olarak...Ve o 1.5 saniyelik sürenin tahmini 0.6 saniyesini bunun gibi küçük dileklerle geçiştirip gözlerimi kırmızı vileda kovasına dikip,kırmızı rengi sevmemin tek nedenini tekrar yanımda istedim...Şimdi bakıyorum arkama,daha ilk aydan,yani bahsi geçen yeni yılın 1/12'inde gittikçe katlanan bir başarı sağlamışım gibi görünüyor.Mutluyum,huzurluyum ve bunları daha da sağlamlaştıran,kırmızımın simgesinin yanındayım artık hiç bırakmamak üzere ve o da neredeyse yanımda artık.Öyle geliyor ki; 2010 yılı hayatımın en anlamlı en güzel yıllarından biri olacak ama; umarım 2010 yılı bundan sonra yaşayacağım yılların içinde en sadesi olacak!

25 Ocak 2010 Pazartesi

Kaçınılmaz Başlangıç

Yıllarca hayatımda yer edinen şeyleri sonlandırmak için çok çaba sarfettim...Hiç çaba sarfetmeden yok olanlar da vardı.Yalnız kalana kadar herşeyi bitirdim.Şimdi ise her sonun aslında bir başlangıç olduğunu kabul ettiğim,daha doğrusu hatırladığım bir dönemdeyim.Bu sefer ne yaptığımı biliyorum.Ne yapmadığımı ve neden yapmadığımı da çoko iyi biliyorum.Sanki yıllar boyunca ilk defa bilinçli bir şekilde yaşamaya başlıyorum.Uzaklardan mutluluk sinyalleri geliyor duyuyorum,bazen şiddetlenen cılız ışıklar var gözümün içine vuran...Birkaç ufak keşke var aklımı kurcalayan,ama olsun.Artık hayat sanki bana MuratYılmazYıldırım'ın müziklerinin Sansar'ın sözleri altındaki durumu gibi...Kimse bilmiyor,ben hayal edebiliyorum...Ben anlatmazsam kimse bilemeyecek.Sizler hata yaptıkça,kaçınılmaz başlangıçlarınız bitmeyecek!

21 Ocak 2010 Perşembe

Sesleri Duyamamak

Umut Anıtı Çatlarsa...

Cebimde biraz param,iki elimin avuçlarından taşacak kadar huzur,o huzuru benimle birlikte sonsuza kadar saklayabilecek,benimle taşıyabilecek ve ellerimin üstünü kapatabilecek iki el istiyorum artık hayattan sadece...Bunu bilen tek bir kişi...Artık herkes bilmeli...Bir insan,arkası dönük iken nasıl sarılabilir ki? İnsan,umut etmeden nasıl nefes alabilir ki...

3 Ocak 2010 Pazar

Sessizliğe sarılırken...

Hayatta tadılabilecek tek tür huzur var...Sessizliğe dört elle sarılıp bırakılmadığındaki o huzur işte...Sessizliğe sarılan 4 elin sahibi olan 2 kişi...Her nefeste yanyana bulunması gereken,uzaklıkları bir kenara fırlatıp en gürültülü anlarda bile birbirinin kulaklarını kapayıp gözgöze saatlerce durabilecek iki kişi...Birinin yolunu kaybettiğinde diğerinin hemen önüne çıkabileceği ve bunun mutluluğunu huzura dönüştürebilecek güce sahip iki kişi...Uyurken kulağa fısıldanan tatlı kelimelerin tonuyla ortaya çıkan Dünya'nın en tatlı gamını yaratabilecek iki kişi...Biri ben...Ya diğeri?